Sevgili okurlar, bir evlilik neden bir ağaç gibi tek ve hür değil de, köklerinden koparılmış bir dal gibi savrulur olur?
Mutsuz çiftler, sessiz fırtınalar içinde boğulurken, bu karanlık yolculuk onları nereye sürüklüyor?
Cevap, yürek dağlayan cinsten: Şiddete, ayrılığa ve en acı olanında ölüme. Türkiye'de her yıl yüzlerce kadın, bir zamanlar "sevgilim" dediği ellerde solup gidiyor. 2025'in bu soğuk aylarında bile rakamlar kanıyor; cinayetler, sadece bireysel hikâyeler değil, toplumun en derin çatlakları.
Bu mutsuzluğun kökleri, bir orman gibi kardeşçesine değil, birbirini yutan dikenler gibi iç içe geçmiş: Konuşamamak, güveni kıskançlığa kurban etmek, ekonomik fırtınalar ve sadakatsizlikler...
Boşanma isteği bile bir ölüm fermanı olabiliyor. Ateşli silahlar, kesici aletler; bir vakitler aşk fısıldayan evler, şimdi kanlı bir sessizliğe gömülüyor.
Son günlerde hepimizi derinden sarsan o olay: Ünlü şarkıcı Güllü, Yalova'daki evinde kendi kızı tarafından pencereden aşağı bırakılmış. Tanıkların anlattıkları tüyler ürpertiyor; anne belinden tutulup dışarı sarkıtılmış, çığlıkları geceyi yırtmış. Mezar şimdi sessiz, ama o çığlık hâlâ kulaklarımızda:
"Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden..."
Peki, bu çiftler nereye sürükleniyor? Boşanma kapılarına, kavga dolu gecelere ve geri dönülmez uçurumlara. Kadın cinayetleri bir salgın gibi; koruma kararları, uzaklaştırmalar yetmiyor.
Sosyal medya ise bu ateşe yağ dökercesine körüklüyor. Özel anlar herkesin gözü önünde sergileniyor, kıskançlık alev alev yanıyor, gerçek sohbetler unutuluyor. Aileler ekranlara zincirlenmiş; bir elinde telefon, bir elinde yalnızlık...
Umurunda mı dünyanın hali?
Dijital dünyanın tuzakları ise ayrı bir kâbus. Muhabbet siteleri, sohbet uygulamaları... Bu sanal kapılar, sadakatsizliği evin içine buyur ediyor.
Yabancı profillerin ardında yatan yalanlar, ele geçirilen mahrem bilgiler, eriyen aile bağları... Bir mesaj, bir buluşma; bazen bir ömür kararı sonsuza dek değiştiriyor. Gençler, yetişkinler; hepsi bu girdaba kapılabiliyor. Ayrılık da sevdaya dâhil belki, ama bu ayrılık neden kanla yazılsın?
Bu karanlık tabloyu değiştirmek hâlâ elimizde. Konuşmayı yeniden öğrenelim, birbirimizin gözüne bakalım, sosyal medyayı bilinçli bir ayna yapalım, dijital tehlikelere karşı uyanık olalım. Kadın cinayetleri durmalı, evler yeniden güvenin, sevginin yuvası olmalı. Sevgi şiddet değil, anlayışla, şefkatle büyümeli.
Kalın sağlıcakla, Atilla Samat