Cehaleti tarif ederken sadece bilmemek değildir;
bilmek için koşulların yada şartların kişiye kapalı olması öğrenme isteğinin, arzusunun olmaması, öğrenme yetisini kaybetmektir. Cehalet
Karanlık kuyu gibidir, ışığın yokluğundan değil,
ışığa benliğini isteğini,gözünü ışığa kapatmaktan doğar.
Cehalet insanları küçültmez…
Ona kanmak ona teslim olmak, kendini kaptırmak küçültür yok eder.
Çünkü cehalet, insanın içine bir ıssız ada, sessiz bir gölge gibi çöker;
fark edilmez ama benliğine,,ruhuna davranışlarına, hayatına, yaşamına yön verir,
sözlerin karışır,
hayatına, yaşamına ilişkisine benliğine hükmeder hükmettirir.
İnsanda en tehlikeli cehalet bilirmisiniz nedir,
kendi cahilliğini bilmeyen, cehaletinin farkında olmayan insanın cehaletidir. O insan yada kimse kendini bilge sanır,
duyduğunu, düşündüğünü gerçek zanneder.
Oysa bilgelik bildikce öğrendikçe, ufkunu açar. Büyüyen değil,
bilmedikçe alçalan,küçülen ,ufalan bir kaya gibidir.
İnsan bilmedikçe değil,
“biliyorum” diyipte direttikçe, ısrar ettikçe daralır.
O yüzden
Cehaletin olduğu yerde
kibir kök salar,
öfke büyür, ,kıskançlık, zalimlik,
önyargı karanlığı genişler, kendinin bilgeligine güvenir.
Çünkü cehalet insanın duygularını köreltir onu daraltır,
görüşünü, ufkunu, hatta merhametini duygularını, yaşamını bile küçültür,
Oysaki Gerçekten Bilge ve bilen insan ise
yargılamaz, bağırmaz, kibirlenmez, duygularını saklamaz ,
Çünkü bilmek ve bilgelik insana ağırlık değil, duygusallık, hassalık,
yumuşaklık verir.
Cehalet ise serttir; taş gibidir,bilgi
ilim ve idrak sel olur su gibi akar,
dokunduğu her şeyi canlandırır.
Cehaletin panzehiri bilge değil sadece…
Niyet, irade, açık yüreklilik ve öğrenme cesareti, öğrenme yetisidir.
İnsanda yanıldığını kabul edecek kadar güçlü,
öğrenecek kadar duyguları açık azimli kabullenme, açık olma
kendini düzeltecek kadar alçakgönüllü olmakdan geçer
cehaletin karanlığı o zaman kendi içinde azimle çözülür.
Çünkü cehaleti Kader olarak kabullenmemek gerekir, o bir kader değildir.
İnsan isterse her yeni gün,
onun üzerine,açmış bir çiçek, doğmuş bir güneş bir aydınlanma fırsatıdır.
Gerçek şudur ki
Karanlık ve cehalet, güneş doğunca gün aydınlanınca değil, insan gönlünü açınca dağılır.

